Dünyanın ölmesine 2 dakika kaldı.
Bulletin of the
Atomic Science Kıyamet Saat’ini
(doomsday clock) "gece yarısına iki dakika kala" (2 minutes to
midnight) pozisyonunda tutmakta ısrarcı. Peki, kim bu Bulletin?
Bulletin of the
Atomic Science kendi yapıtlarının yarattığı sorunlara göz yummayan bilim
insanlarınca kurulmuş, kar amacı gütmeyen bir kuruluş. Her sene tüm dünyada
yaşanan olayları ve açıklanan istatistikleri tek tek inceleyip Kıyamet Saat’ini
tekrar konumlandırıyor. 1953, 2018 ve 2019'da ki açıklanan "gece yarısına
iki dakika" konumu Dünya'nın 1945ten beri kıyamete en yakın olduğu yılları
belirtiyor.
Peki, bu araştırmalar
yapıp kıyamet tellallığı yapan Bulletin araştırmalarında neleri konu alıyor?
Ben bu konuları iki ana başlık altında incelemeyi uygun buluyorum.
1) Nükleer Enerji
2) Küresel Isınma
Nükleer enerji, atom
çekirdeklerinin çarpışmasıyla oluşan füzyon ve fisyon tepkimeleri sonucu ortaya
çıkan enerjiye denir. Nükleer enerji 1930lu yıllardan itibaren güç arayışı
içinde olan devletlerce silah haline getirilmeye çalışıldı ve 2. Dünya
Savaşı'nda hızlanan araştırmalar sayesinde, 1945 yılında Robert Oppenheimer
önderliğinde Atom Bombası icat edildi. 6 Ağustos 1945 sabahı saat 08.45te ABD
hava kuvvetlerine ait Enola Gay isimli B-29 bombardıman uçağı, "Küçük
çocuk" (2. Atom bombasına "büyük çocuk" adı verilecekti.) isimli
atom bombasını Japonya'nın Hiroşima kentine attı. O ana kadar sadece araştırma
olarak ilerleyen nükleer silah yarışı ete kemiğe, Hiroşima’dan toplanan
verilere bakarsak sadece gölgeye, büründü.
Soğuk savaş
dönemi boyunca Amerika ve Rusya arasındaki nükleer yarış hız kesmeden devam
etti. Şu anda dünya üzerinde, eğer ateşlenirse, Dünya'yı yüzlerce kez yok
edebilecek kadar nükleer silah bulunduğu düşünülüyor. "kapalı kutu"
olarak adlandırılan Kuzey Kore nükleer silah konusunda en çok korkulan
ülkelerin başında geliyor. 2018 yılında nükleer silah denemelerini durdurmayı
kabul etse de hala araştırmalara devam ettiği biliniyor. Kuzey Kore nükleer
silahı kendine bir güvence olarak görüyor ve nükleer silahtan vazgeçtiği andan
itibaren Amerika'nın Kuzey Kore'de rejim değişikliğine yol açacağını düşünüyor.
Kuzey Kore, dünya üzerinde nükleer silahlara karşı giderek artan hassasiyete
rağmen nükleer silahlarına sıkı sıkıya sarılmaya devam ediyor.
Nükleer silah
konusunda elindeki cephaneyi saklamaya çalışan bir diğer ülke ise İsrail. Hatta
Amerika İsrail'in elinde hiç nükleer silah olmadığını iddia ediyor ancak bu
bilgi eski hükümet çalışanlarınca defalarca yalanlandı. Amerika hala İsrail’in
arkasında dursa da Orta Doğu’da bir var olma mücadelesi veren İsrail’in nükleer
silahı olmadığına zaten kimse inanmıyor.
Küresel ısınmadan
bahsetmeden önce küresel ısınma ile havanın ısınması arasındaki farktan söz
etmek istiyorum. Havanın ısınması ya da mevsim değişikliği günden güne
olabilir. Bir gün yağmurlu olan hava sonraki gün güneşli olabilir. Dünyanın bir
yerinde insanlar kar küreme araçları yolu açsın diye beklerken bir başka
yerindeki insanlar bikinileriyle plajda güneşleniyor olabilirler. Bu durum hava
sıcaklığı ile ilgilidir ve tamamen normaldir. Belli bölgelerin iklimleri vardır
evet ama bizim asıl söz edeceğimiz konu Dünya'nın ikliminin değişmesi olarak
tanımlanan küresel ısınma. Peki, nedir bu küresel ısınma? Küresel ısınma
Dünya'nın sıcaklığında ve ikliminde olan değişime verilen addır. Mevsim değişimi saatler içinde yaşanabilecekken
iklim değişiminin yaşanması normal şartlarda yüz milyonlarca yıl sürer. Ne
yazık ki normal şartlarda yaşamıyoruz.
2020 sonrası küresel
ısınmanın kontrol altına alınabilmesi için 2015 yılında Paris'te Dünya'daki
sera gazı salınımının %55'inden sorumlu olan en az 55 ülkenin antlaşmayı
onaylaması koşulunun sağlanması sonucunda Paris Antlaşması yürürlüğe girdi.
Antlaşma, taraf ülkelerin sera gazı salınımlarını azaltması ve Dünya'nın sürdürülebilirliğini
sağlamak amacıyla taraflara birçok kısıtlama getirdi. Ne yazık ki antlaşmayı
imzalayan taraflar (Türkiye de dâhil olmak üzere) antlaşmaya uymamaya ve
Küresel Isınmaya "körükle" yaklaşmaya devam ediyor. Amerikan Başkanı
Donald Trump satılmış ajanslardan aldığı sahte raporlarla sosyal medyada
"Küresel Isınma yalan! Ben inanmıyorum!" gibi absürt yorumlar
yaparken diğer ülkelerin de konuya çok da duyarlı yaklaşmamasına şaşmamak
gerek.
Sonumuzu
getireceğini bildiğimiz bu küresel ısınmanın etkileri nedir? Dünya ne kadar
ısınıyor?
Etkileri daha
rahat görebilmek için bölge inceleyelim:
Arktik
Okyanusu'na olan etkileri: Son yüz yılda ortalama hava sıcaklığı 5 santigrat
derece arttı. Yakında denizi koruyacak hiç buzul örtüsü kalmayacak ve bu durum
habitatta yaşayan canlıları ve bütün kuzey yarımküreyi dramatik ölçüde
etkileyecek.
Antarktika'ya
olan etkileri: Dünya'nın en büyük tek parça buz tabakası olma özelliğini
taşıyan Antarktika buz tabakası dünyadaki temiz su kaynaklarının %90ını oluşturuyor.
Buz tabakası gelen güneş ışınlarını yansıtarak Dünya'nın sıcaklığının
dengelenmesinde çok önemli bir rol oynuyor. Batı Antarktika yarımadası
Dünya'nın en hızlı ısınan bölgelerinin başında geliyor ve buz tabakasındaki çok
küçük ölçekli erimeler bile dünyadaki deniz seviyesinin yükselmesini
sağlayabiliyor.
Deniz seviyesi
yükseliyor yükseliyor da yükselince ne oluyor dediğinizi duyar gibiyim. Deniz
seviyesinin çok az yükselmesi bile kıyılarda yıkıcı sonuçlara yol açabilir, erozyon,
sel gibi afetler doğurabilir, tarım topraklarında kirlilik oluşturup birçok
canlı türünün hayatını tehlikeye sokabilir. Bilim insanları bunlara ek olarak
milyonlarca insanın yükselen deniz seviyesi yüzünden evlerini kaybedeceğini
öngörüyor.
Küresel ısınma ve
nükleer enerjiden kısaca bahsettiğimize göre "kıyamete 2 kala"yı
gösteren saatimize geri dönelim. Sadece ve sadece 1953, 2018 ve 2019 yıllarında
bu seviyeye ulaştığından bahsetmiştik. Peki bu dönemlerde konjonktür ne
durumdaydı?
1952 yılında
ABD'nin ilk hidrojen bombasını geliştirdiğini duyurmuştu, Kore savaşı devam
ediyor ve Alman topraklarında bulunan Amerikanlar Almanya'da büyük bir gerilim
oluşturmaya devam ediyordu. Bunun yanında soğuk savaşın etkisini tüm dünya
iliklerine kadar hissediyor, SSCB'nin ve Kızıl Ordu'nun gücü dünyadaki ipleri
iyice geriyordu. Siyasal bilimciler 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana diplomasiyi
unuttuğumuzu savunur. Antlaşmaların, ortaklıkların ve iletişimin çağının
bittiğini ve sopası büyük olanın küçük
olana emir vermeye başladığını anlatır. İşte bu durumların ayyuka çıktığı 1953
yılında Kıyamet saati "2 kala" durumuna ayarlanmıştı.
Peki 2018-2019
yıllarında aynı sonucun çıkmasının nedeni neydi? Daha önce bahsettiğim üzere
ABD, Kuzey Kore, Pakistan ve Çin'in ellerinde bulundurduğu nükleer silahlar
dünyadaki tansiyonu büyük ölçüde arttırıyor. Hindistan ve Pakistan arasında
çıkma olasılığı bulunan bir nükleer savaş, nükleer terörizm de aynı şekilde
ipleri geriyor. Diplomatik ilişkilerin ciddiyetini yitirmesi ve Dünya üzerinde
"deli" diye tabir edilen birçok liderin gücü elinde bulundurması da
geleceği belirsizleştiren durumlardan biri.
Dünya hiç
olmadığı kadar manipüle ediliyor. İnsanlar yaşadığı çağın gerçeklerinin
farkında bile değil. Yalan haberlerle sahte bir gerçeklik oluşturuluyor.
İnsanlar uyuşuk ve tepkisiz. Çevrecilik akımı bir ego mastürbasyonu haline
gelmeye başladı. Dünya yanarken saçını tarıyor herkes. İnsanlar güçlerinden
habersiz, "bana mı kaldı" mantalitesiyle kendi önlerine bakmaya
çalışıyor. Farkında değiller. Ayaklarının önüne bakıyorlar ama on metre ileride
uçurum onları bekliyor. Uçurumun kenarına geldiklerinde geri dönüş olmayacak.
Titanik'te
gibiyiz. Buz dağına çarpmak üzereyiz ancak lezzetli bir yemeğin ve güzel bir
müziğin büyüsüne kapılmış körü körüne ilerliyoruz. Neyse, belki gerçekten de
tepki vermek "bana kalmamıştır". Yakında çarpabileceğimiz bir buz
dağı da kalmayacak zaten!