25 Ekim 2019 Cuma

İlk Aşk


Her gün, her saniye hayatı erteliyoruz. Hiçbir önemi olmayan küçük şeyler için yaşayabileceğimiz onca güzel şeyi çöpe atıyoruz. Bazen hayatımızın kontrolünü elimizden kaçırıp direksiyonu stres ve kaygının kaygan ellerine teslim ediyoruz. Peki siz hiç hayatı ertelediniz mi? Ben erteledim.
‌Çocuktum, 8 yaşındaydım. Bir kız vardı sevdiğim, adı Elifnaz. Sıra arkadaşıydık Elifnaz ile. Dersi beraber dinler, öğretmen soru sorduğunda ilk kim çözüp çiçek olacak diye yarışırdık.
‌ Matematiği çok iyi değildi Elifnaz'ın, çiçek olamazdı bazen. Yalnız hissedip üzülmesin diye ben de soruyu çözememiş gibi yapar öğretmenimizin çözmesini beklerdim. Turuncu beyaz bir sıra örtümüz vardı Elifnaz ile, her hafta birimiz evine götürür yıkar getirirdi. Elifnaz hiç unutmazdı yıkamayı. Ben onun kadar sorumluluk sahibi değildim; bazen çantamda unuturdum sıra örtümüzü, pazartesi günü pis pis geri getirirdim. Sınıfa girip Elifnaz'ı görünce bir anda aklıma gelirdi unuttuğum, önemli bir işim çıkmış gibi başlardım koşmaya. Hemen kantine gider, öğle yemeği paramla bir paket ıslak mendil bir paket de selpak alır başlardım temizlemeye örtüyü. Islak mendillerin birkaç tanesinin deterjanını örtünün üstüne sıkar peçetelerle kurulardım ki deterjan kokusu yayılsın da  yıkanmış gibi olsun. Ders başlamadan sınıfa yetişir sererdim örtüyü. Hiç sevmezdi Elifnaz örtünün kirli olmasını, anlıyordu unuttuğumu ama sesini çıkarmıyordu. O akşam örtüyü tekrar eve götürür, annemden yıkamasını rica ederdim. İlkokul aşkı derler ya, onu kelimesi kelimesine yaşıyorduk işte.
Televizyon izlemeyi severdim o zamanlar, çiftlerin yemeğe çıktığını görüyordum sürekli. Annemin yanına gittim. "Anne" dedim. "Bana iki haftalık harçlığımı şimdi versen olur mu?" "Neden?" dedi annem. Başta utandım, söylemek istemedim ama annemin ısrarına dayanamadım. "Elifnaz'ı yemeğe çıkarıcam!" dedim biraz utangaç biraz da ürkek bir sesle. Annem gülmeye başladı. Onun gülmesi beni sinirlendiriyordu. Küçümsenmiş hissediyordum. Annem bozulduğumu fark etmiş olacak ki tutup kendine çekti beni, sarıldı. İki yanağıma birer öpücük kondurdu. "Tamam annecim Elifnaz'la konuş o da annesinden izin alsın ben sana para veririm." dedi. Çok mutlu olmuştum. Hayalim gerçek olacaktı. Elifnaz'la beraber yemek yiyecektik, aynı büyük sevgililer gibi! Küçük bir şehirde yaşıyorduk, bildiğim en lüks yer tatlı bir pideciydi. Oraya giderdik herhalde. Ailesi de izin verirdi herhalde, neden vermesin ki zaten? Sonraki sabah Elifnaz'ın yanına koşarken buldum kendimi. Koridorda durdurdum küçük sevgilimi, nefes nefese anlatmaya başladım planımı. Cuma günü öğle yemeğinde yemek yemeyecek, arka bahçeye gidecek, diktiğimiz meyve tohumlarını sulayacak, birbirimizin ahbaplığının keyfini çıkaracaktık. Okul çıkışında ailemiz biri pideciye bırakacaktı, biz de romantik bir akşam yemeği yiyecektik.
Elifnaz planıma bayılmıştı. Zaten sene sonu gelmek üzereydi, aramıza uzuuun bir yaz tatili gireceği için ikimiz de çok hüzünlüydük. Elifnaz küçük bir değişiklik yapmak istiyordu planda: yemeğe bu cuma değil sonraki cuma gitmeyi öneriyordu. Sınavlarımız başlıyordu çünkü, hayat bilgisi sınavı ikimiz için de çok önemliydi. Elifnaz'ın ne kadar stresli olduğunu bildiğim için önerisini kabul ettim, sonuçta bir hafta ertelemek büyük bir sorun değildi.
Sınavlarımız geçti, perşembe günü geldi çattı. Elifnaz ailesinden izin almış, planım harekete geçmişti. Gece boyu heyecandan yatağımda döndüm durdum, elim ayağıma dolaşıyordu!
Cuma sabahı sınıfın kapısından girdim, Elifnaz henüz gelmemişti. Şaşırdım, her gün benden en az yirmi dakika erken gelen minik sevgilim bu kadar önemli bir günde geç kalıyordu. Endişelenmeden edemedim. Birinci ders başlamak üzereydi, Elifnaz hala yoktu. Yüzüm düşmüştü, sıra arkadaşımın yeri bomboştu.
Tenefüste dışarı çıkmadım; belki geç kalmıştır, ikinci derse yetişir diyordum. Elifnaz gelmedi.
Öğle yemeği saati geldiğinde gozlerim doluydu, planımıza sadık kaldım. Yemek yemeyecektim. Arka bahçeye çıktım, beraber diktiğimiz erik ağacını, ağaç demeye bin şahit istiyordu, sulamaya koyuldum. Elifnaz'ın arkadaşlığının keyfini çıkartacağım yerde kendi yalnızlığımda boğuluyordum. Ağlamaya başladım. burnum tıkanana, gözlerim acıyana kadar ağladım. Ağzımdan nefes almaya çalışırken gözyaşlarım ağzıma giriyordu. Neden gelmemişti? Kesin bir şey olmuştu. Elifnaz gelmemezlik yapmazdı. Öğretmene sormuştum, bilmiyordu. Tenefüste babasını aramıştı öğretmenim, adam telefonunu açmıyordu.
Öğle yemeğinin bittiğini haber veren zil ile kendime geldim. Tuvalete gittim, yüzümü yıkadıktan sonra derse geri döndüm. Öğleden sonraki iki dersi donuk gözlerle izledim. Sürekli Elifnaz'ın boş yerine kayıyordu gözlerim. Oradaki varlığına, ben ona baktığımda bana dönüp gülümsemesine çok alışmıştım.
Ders bitti. Herkes yavaş yavaş gidiyordu. Ben sıramdan kalkmamakta ısrarcıydım. Durumu az çok anlayan öğretmenim beni yarım saat boyunca eve gitmem için ısrar etmeye çalıştı. Çabaları boşa çıkınca babamı aradı, babamın uzun uğraşları sonucunda sıramdan kalktım.
Bana iki yıl gibi gelen iki günlük haftasonu tatilinin ardından pazartesi sabahı tekrar okula gittim. Sınıfa girdiğimde Elifnaz'ın olması gereken yerin yine boş olduğunu gördüm. Öğretmenim sınıfa biraz erken gelip beni yanına çekti. Elifnaz kızamık olmuştu, neyse ki ciddi bir şey değildi ama son iki hafta okula gelemeyecekti. Kötü bir şey olmadığı için rahatlamıştım ama üç aylık tatile girerken veda edemeyeceğim için de çok üzgündüm. Neyse dedim, okul başlayınca yine beraberdik nasıl olsa.
Yaz tatili başladı, aradan biraz zaman geçti. Annem ve babam beni konuşmaya çağırdı. "Tayin" diye bir şeyden bahsettiler. İstemişlerdi bu "tayin"i, o da çıkmıştı! Tayinlerinin çıkmasının ne demek olduğunu sordum. Görev yerlerinin değiştiğini, dolayısıyla taşımamız gerektiğini söylediler. Dünyam başıma yıkıldı. Hem kendime, hem de aileme zehir ettim tüm tatili. Ne yaptıysam sonucu değiştirmedim, mümkün de değildi zaten. Okul başlamadan taşındık; farklı bir şehirde, yeni bir hayata başladık. O Perşembe gününden sonra da Elifnaz'ı bir daha hiç görmedim.

2 yorum:

Modern İnsanın Yaşam Sevgisi

Modern insanın en büyük uğraşıdır hayatı sevmek, sevmek için nedenler bulmaya çalışmak. Hayatı sevmek için yıllarca okula gider, iş edinir, ...