23 Ekim 2019 Çarşamba

Kıyamete 2 kala


Dünyanın ölmesine 2 dakika kaldı.
Bulletin of the Atomic Science Kıyamet Saat’ini  (doomsday clock) "gece yarısına iki dakika kala" (2 minutes to midnight) pozisyonunda tutmakta ısrarcı. Peki, kim bu Bulletin?
Bulletin of the Atomic Science kendi yapıtlarının yarattığı sorunlara göz yummayan bilim insanlarınca kurulmuş, kar amacı gütmeyen bir kuruluş. Her sene tüm dünyada yaşanan olayları ve açıklanan istatistikleri tek tek inceleyip Kıyamet Saat’ini tekrar konumlandırıyor. 1953, 2018 ve 2019'da ki açıklanan "gece yarısına iki dakika" konumu Dünya'nın 1945ten beri kıyamete en yakın olduğu yılları belirtiyor.
Peki, bu araştırmalar yapıp kıyamet tellallığı yapan Bulletin araştırmalarında neleri konu alıyor? Ben bu konuları iki ana başlık altında incelemeyi uygun buluyorum.
1) Nükleer Enerji
2) Küresel Isınma
Nükleer enerji, atom çekirdeklerinin çarpışmasıyla oluşan füzyon ve fisyon tepkimeleri sonucu ortaya çıkan enerjiye denir. Nükleer enerji 1930lu yıllardan itibaren güç arayışı içinde olan devletlerce silah haline getirilmeye çalışıldı ve 2. Dünya Savaşı'nda hızlanan araştırmalar sayesinde, 1945 yılında Robert Oppenheimer önderliğinde Atom Bombası icat edildi. 6 Ağustos 1945 sabahı saat 08.45te ABD hava kuvvetlerine ait Enola Gay isimli B-29 bombardıman uçağı, "Küçük çocuk" (2. Atom bombasına "büyük çocuk" adı verilecekti.) isimli atom bombasını Japonya'nın Hiroşima kentine attı. O ana kadar sadece araştırma olarak ilerleyen nükleer silah yarışı ete kemiğe, Hiroşima’dan toplanan verilere bakarsak sadece gölgeye, büründü.
Soğuk savaş dönemi boyunca Amerika ve Rusya arasındaki nükleer yarış hız kesmeden devam etti. Şu anda dünya üzerinde, eğer ateşlenirse, Dünya'yı yüzlerce kez yok edebilecek kadar nükleer silah bulunduğu düşünülüyor. "kapalı kutu" olarak adlandırılan Kuzey Kore nükleer silah konusunda en çok korkulan ülkelerin başında geliyor. 2018 yılında nükleer silah denemelerini durdurmayı kabul etse de hala araştırmalara devam ettiği biliniyor. Kuzey Kore nükleer silahı kendine bir güvence olarak görüyor ve nükleer silahtan vazgeçtiği andan itibaren Amerika'nın Kuzey Kore'de rejim değişikliğine yol açacağını düşünüyor. Kuzey Kore, dünya üzerinde nükleer silahlara karşı giderek artan hassasiyete rağmen nükleer silahlarına sıkı sıkıya sarılmaya devam ediyor.
Nükleer silah konusunda elindeki cephaneyi saklamaya çalışan bir diğer ülke ise İsrail. Hatta Amerika İsrail'in elinde hiç nükleer silah olmadığını iddia ediyor ancak bu bilgi eski hükümet çalışanlarınca defalarca yalanlandı. Amerika hala İsrail’in arkasında dursa da Orta Doğu’da bir var olma mücadelesi veren İsrail’in nükleer silahı olmadığına zaten kimse inanmıyor.
Küresel ısınmadan bahsetmeden önce küresel ısınma ile havanın ısınması arasındaki farktan söz etmek istiyorum. Havanın ısınması ya da mevsim değişikliği günden güne olabilir. Bir gün yağmurlu olan hava sonraki gün güneşli olabilir. Dünyanın bir yerinde insanlar kar küreme araçları yolu açsın diye beklerken bir başka yerindeki insanlar bikinileriyle plajda güneşleniyor olabilirler. Bu durum hava sıcaklığı ile ilgilidir ve tamamen normaldir. Belli bölgelerin iklimleri vardır evet ama bizim asıl söz edeceğimiz konu Dünya'nın ikliminin değişmesi olarak tanımlanan küresel ısınma. Peki, nedir bu küresel ısınma? Küresel ısınma Dünya'nın sıcaklığında ve ikliminde olan değişime verilen addır.  Mevsim değişimi saatler içinde yaşanabilecekken iklim değişiminin yaşanması normal şartlarda yüz milyonlarca yıl sürer. Ne yazık ki normal şartlarda yaşamıyoruz.
2020 sonrası küresel ısınmanın kontrol altına alınabilmesi için 2015 yılında Paris'te Dünya'daki sera gazı salınımının %55'inden sorumlu olan en az 55 ülkenin antlaşmayı onaylaması koşulunun sağlanması sonucunda Paris Antlaşması yürürlüğe girdi. Antlaşma, taraf ülkelerin sera gazı salınımlarını azaltması ve Dünya'nın sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla taraflara birçok kısıtlama getirdi. Ne yazık ki antlaşmayı imzalayan taraflar (Türkiye de dâhil olmak üzere) antlaşmaya uymamaya ve Küresel Isınmaya "körükle" yaklaşmaya devam ediyor. Amerikan Başkanı Donald Trump satılmış ajanslardan aldığı sahte raporlarla sosyal medyada "Küresel Isınma yalan! Ben inanmıyorum!" gibi absürt yorumlar yaparken diğer ülkelerin de konuya çok da duyarlı yaklaşmamasına şaşmamak gerek.
Sonumuzu getireceğini bildiğimiz bu küresel ısınmanın etkileri nedir? Dünya ne kadar ısınıyor?
Etkileri daha rahat görebilmek için bölge inceleyelim:
Arktik Okyanusu'na olan etkileri: Son yüz yılda ortalama hava sıcaklığı 5 santigrat derece arttı. Yakında denizi koruyacak hiç buzul örtüsü kalmayacak ve bu durum habitatta yaşayan canlıları ve bütün kuzey yarımküreyi dramatik ölçüde etkileyecek.
Antarktika'ya olan etkileri: Dünya'nın en büyük tek parça buz tabakası olma özelliğini taşıyan Antarktika buz tabakası dünyadaki temiz su kaynaklarının %90ını oluşturuyor. Buz tabakası gelen güneş ışınlarını yansıtarak Dünya'nın sıcaklığının dengelenmesinde çok önemli bir rol oynuyor. Batı Antarktika yarımadası Dünya'nın en hızlı ısınan bölgelerinin başında geliyor ve buz tabakasındaki çok küçük ölçekli erimeler bile dünyadaki deniz seviyesinin yükselmesini sağlayabiliyor.
Deniz seviyesi yükseliyor yükseliyor da yükselince ne oluyor dediğinizi duyar gibiyim. Deniz seviyesinin çok az yükselmesi bile kıyılarda yıkıcı sonuçlara yol açabilir, erozyon, sel gibi afetler doğurabilir, tarım topraklarında kirlilik oluşturup birçok canlı türünün hayatını tehlikeye sokabilir. Bilim insanları bunlara ek olarak milyonlarca insanın yükselen deniz seviyesi yüzünden evlerini kaybedeceğini öngörüyor.
Küresel ısınma ve nükleer enerjiden kısaca bahsettiğimize göre "kıyamete 2 kala"yı gösteren saatimize geri dönelim. Sadece ve sadece 1953, 2018 ve 2019 yıllarında bu seviyeye ulaştığından bahsetmiştik. Peki bu dönemlerde konjonktür ne durumdaydı?
1952 yılında ABD'nin ilk hidrojen bombasını geliştirdiğini duyurmuştu, Kore savaşı devam ediyor ve Alman topraklarında bulunan Amerikanlar Almanya'da büyük bir gerilim oluşturmaya devam ediyordu. Bunun yanında soğuk savaşın etkisini tüm dünya iliklerine kadar hissediyor, SSCB'nin ve Kızıl Ordu'nun gücü dünyadaki ipleri iyice geriyordu. Siyasal bilimciler 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana diplomasiyi unuttuğumuzu savunur. Antlaşmaların, ortaklıkların ve iletişimin çağının bittiğini ve  sopası büyük olanın küçük olana emir vermeye başladığını anlatır. İşte bu durumların ayyuka çıktığı 1953 yılında Kıyamet saati "2 kala" durumuna ayarlanmıştı.
Peki 2018-2019 yıllarında aynı sonucun çıkmasının nedeni neydi? Daha önce bahsettiğim üzere ABD, Kuzey Kore, Pakistan ve Çin'in ellerinde bulundurduğu nükleer silahlar dünyadaki tansiyonu büyük ölçüde arttırıyor. Hindistan ve Pakistan arasında çıkma olasılığı bulunan bir nükleer savaş, nükleer terörizm de aynı şekilde ipleri geriyor. Diplomatik ilişkilerin ciddiyetini yitirmesi ve Dünya üzerinde "deli" diye tabir edilen birçok liderin gücü elinde bulundurması da geleceği belirsizleştiren durumlardan biri.
Dünya hiç olmadığı kadar manipüle ediliyor. İnsanlar yaşadığı çağın gerçeklerinin farkında bile değil. Yalan haberlerle sahte bir gerçeklik oluşturuluyor. İnsanlar uyuşuk ve tepkisiz. Çevrecilik akımı bir ego mastürbasyonu haline gelmeye başladı. Dünya yanarken saçını tarıyor herkes. İnsanlar güçlerinden habersiz, "bana mı kaldı" mantalitesiyle kendi önlerine bakmaya çalışıyor. Farkında değiller. Ayaklarının önüne bakıyorlar ama on metre ileride uçurum onları bekliyor. Uçurumun kenarına geldiklerinde geri dönüş olmayacak.
Titanik'te gibiyiz. Buz dağına çarpmak üzereyiz ancak lezzetli bir yemeğin ve güzel bir müziğin büyüsüne kapılmış körü körüne ilerliyoruz. Neyse, belki gerçekten de tepki vermek "bana kalmamıştır". Yakında çarpabileceğimiz bir buz dağı da kalmayacak zaten!

2 yorum:

Modern İnsanın Yaşam Sevgisi

Modern insanın en büyük uğraşıdır hayatı sevmek, sevmek için nedenler bulmaya çalışmak. Hayatı sevmek için yıllarca okula gider, iş edinir, ...