23 Ekim 2019 Çarşamba

Virüs


Hayal et, saat gece dört. Sisli bir gece, dışardasın. Tabiri caizse sokaklarda in cin top atıyor. Seni ne gören ne de duyan var. Huzurlu bir gece mi bu şahit olduğun? Yoksa kasvetli mi? Bu sorunun doğru bir cevabı yok. Her biriniz farklı yanıtlar vereceksiniz bana. Kiminiz o sokakta attığı her adımda gerilecek, bitmeyen bir gecenin kucağında esir olduğunu düşünecekken kiminiz ise kulağında kulaklıkları ile gecenin ve yalnızlığının tadını çıkartacak.
Bebeklerin zihinleri gerçekten çok ilginç ve insan zihninin sırlarının keşfedilmesinde büyük önem taşıyor. Mesela bebekler gördüklerinin haricinde bir varlığı kavrayamadıkları için annelerini göremedikleri anda annesinin yok olduğunu düşünüyor ve üzülüp ağlamaya başlıyorlarmış. Peki, bu bilginin konumuzla ne alakası var? Çok basit. Ya gerçekten de göremediğimiz insanlar var olmasaydı?
Hayal et, aynı ıssız ve sessiz gecede yürüyorsun. Korkarken ya da eğlenirken motivasyonun neydi bilmiyorum, önemli de değil. Merak ediyorum, eğer o sokağın ıssızlığının kaynağı saatin gecenin dördü olması değil de o sokakta kimsenin yaşamaması olsaydı tepkin aynı kalır mıydı? Yürürken hafif hafif dans etmeye devam edebilir miydin ya da aynı korku her adımında benliğini kemirir miydi? Eğer o sokağın sonu başka bir canlıya çıkmasaydı o sokağın sonuna gitmeye gerek kalır mıydı?
Aristo iki bin yıl önce insanların zihnine kazınacak bir cümle kurdu. “İnsan sosyal bir hayvandır.” Ben bu cümleyi kendime göre yorumlarsam cümlenin son hali “İnsan var olmaya çalışan bir hayvandır.” olacaktır. Peki, “var olmak” dediğimiz kavram ne anlama geliyor? Zaten hepimiz fiziksel bir bedene sahip değil miyiz? Hayır, hayır, var olmaktan kastım o değil. Var olmaktan kastım bir birey olarak var olmak. Herhangi bir insan olarak değil de Furkan Usak olarak var olmak. Peki, Furkan Usak kimdir? Bu iki birbirinden bağımsız kelimenin size anlattığı tek bir şey var, o da benim. Ben var olmaya çalışan bir insanım. Sizin zihinlerinizde var olmaya çalışıyorum. Sizin zihinlerinizdeki Furkan Usak’ın benim istediğim Furkan Usak olması için gayret ediyorum. Adım ve soyadım söylendiğinde aklınızda spesifik düşünceler canlanmasını istiyorum. Herhangi biri kalıbında var olmak değil kendi özelliklerim ile zihninize kazınmak istiyorum. Paulo Coelho Simyacı kitabında “kişisel menkıbeler ”den bahseder. İnsanın var olmasını sağlayacak olan, hayatımız boyunca peşinden koştuğumuz o amaçlar bütünü. Ben kişisel menkıbemi gerçekleştirmeye çalışıyorum. Hiç bana kaşlarınızı çatıp “insanların düşüncelerine bu kadar önem verme, olduğun gibi görün.” gibi herkesin dilinde dolanan ve gerçekten bir o kadar da bağımsız cümleler kurmayın. Bu yazıyı okuduğunuz mecrada bir hesabınızın olması bile sizin de insanların zihninde var olmaya çalıştığınızı kanıtlıyor. Kullanıcı adınızın insanların zihnine kazınmasını istiyor, yansıtmak istediğiniz imaj ne ise kullanıcı adınızı gördüklerinde akıllarına o kavramlar gelsin istiyorsunuz. Lütfen birbirimizi aptal yerine koymayalım.
Var olmaya çalışan bir insanımız olsun elimizde. Ona Hamdi diyelim. Sizce Hamdi sokağın sonunda ya da şu anda sağında olan evin içinde kimsenin olmadığını bilseydi davranışları değişir miydi? Belki on, belki yirmi, belki de elli yıllık hayatında yapmaya çalıştığı her şey bir anda boşa gider miydi? Sonuçta artık tüm dünya onundu! Korkması gereken kimse, yapması gereken bir iş ya da acısını çekeceği bir aşk yoktu. Günlük hayatında en önemli dertleri olarak gördüğü şeyler bir bir silinmişti hayatından. Peki, şimdi ne vardı? Önüne serilmiş koskoca bir dünya. Ne yapacaktı peki bu dünyada? Bilmiyordu. Yemek mi yiyecekti? Tabii. Gezecek miydi? Gezecekti ya! En güzel evde yaşayabilir, en lüks arabaya binebilir miydi? Tabii ki binebilirdi! Peki, bir anlamı var mıydı? Tek başınaydı. Dünyanın en büyük kütüphanesi Britanya kütüphanesindeki tüm kitapları okusa bilgisini başkalarına aktaramadıktan sonra o bilgiye sahip olmanın keyfini yaşayabilir miydi? Bir şeyi bilmenin en büyük keyfi onu başka birine aktarabiliyor olmak değil miydi? Hızlı bir arabaya binmenin amacı diğer arabaları geçmek değil miydi? Otoyolda hiçbir araba yokken 200km/saat ile gitmek ve 50km/saat ile gitmenin arasında ne fark vardı? Sahip olduğumuz kavramlar bile bir diğeri var olduğu sürece vardı. Küçük yoksa büyük de yoktu. Yavaş olmazsa hızlı da olmazdı. Cahil yoksa bilge de olmazdı. Sadece insan değil, insanın dili de bir sosyal yaşama ihtiyaç duyuyordu.
Aristo’ya dönelim. İnsanın sosyal, politik bir hayvan olduğunu iddia eden Aristo, toplumdan bağımsız olarak var olabilen kişinin ya bir canavar ya da bir tanrı olduğunu öne sürmüştür. Toplumdan bağımsız olarak var olan insan bir tanrıdır, çünkü sahip olduğu şeylerin çağrıştırdığı anlam ile değil onların fiziksel varlığıyla yaşayabiliyor, kendini de başkasının zihninde ispatlamaya gerek görmüyordur. Toplumdan bağımsız olarak var olan insan bir canavardır, çünkü artık tek amacı hayatta kalmak olmuştur. Hayatta kaldığı sürece vardır.
Madem tanrılardan bahsediyoruz, çalacağımız kapı Yunanların olmalı. Yunan mitolojisi ilk önce Kaos (boşluk) vardı der. Bu boşluktan ilk olarak Gaia’nın (Doğa ana), sonra ölüler ülkesinin en derin yeri Tartaros’un sonra ise Eros’un doğduğunu anlatır. Titanlardan, tanrılardan ve insanlardan önce aşkın tanrısı Eros’un doğduğunu anlatır. İnsan ilişkisinin gelebileceği en yüce ve en güçlü nokta olan aşk. Duyguların en yoğunu, nadiren bir lütuf, genellikle bir lanet. Var olduğunda insanı diğer tüm amaçlarından koparan aşk. Hayatı boyunca kendi ismini ve soy ismini zihnine kazımak için uğraştığı insanları sadece ve sadece bir zihin için bir kalemde sildirtebilen aşk. Aşk bir var olma durumudur. Sizin var olmanız değil belki ama âşık olduğunuz kişinin var olma durumu. Kim olduğu, hayatta neler başardığı, kişisel menkıbesini gerçekleştirip gerçekleştirmediği önemli olmaksızın sizin için var olma durumu. Hatta öyle bir var olma hali ki kontrol edilemezse zihnin tamamını tiranlığı haline getirebilecek bir virüs.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Modern İnsanın Yaşam Sevgisi

Modern insanın en büyük uğraşıdır hayatı sevmek, sevmek için nedenler bulmaya çalışmak. Hayatı sevmek için yıllarca okula gider, iş edinir, ...