12 Şubat 2020 Çarşamba

Modern İnsanın Yaşam Sevgisi

Modern insanın en büyük uğraşıdır hayatı sevmek, sevmek için nedenler bulmaya çalışmak. Hayatı sevmek için yıllarca okula gider, iş edinir, hatta evlenir. Evlenince de bulamaz o sihirli sevgiyi, üzerine iki de çocuk yapar. Çocuklar büyür onların çocukları olur ve onlar da başlar hayatı sevmek için nedenler aramaya. Peki bulabilirler mi birden hayatı sevmelerini sağlayacak o büyülü hissi? Eh, genellikle hayır. Neden peki? Neden bu kadar çok insan dener de bulamaz kalplerini yaşam enerjisiyle dolduracak sevgiyi? Gülten Akın’ın İlkyaz şiiri ile cevap vermek istiyorum bu konuya.

Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya

Hayatın akışına o kadar çok kapılıyoruz ki unutuyoruz gökyüzüne bakmayı, bulutsuz bir akşamda yıldızları izlemeyi, geçiyoruz kalın fırçalarımızı kullanarak o güzel yollardan. Hayatı basit zevkler ile de sevebileceğimizi unutuyor da dünya turunda arıyoruz o büyük mutluluğu.

22 Temmuz 2012 günü Çetin Altan Milliyet gazetesine bir yazı yazdı. Adı “limonata ve rafadan yumurta” idi. Hayatı sevmek nedir, hayatı severek yaşayan ve sadece yaşayan arasındaki farkı en iyi anlatabilen yazıydı o yazı. Bir limonata nasıl yapılır onu anlatmıştı, fakat sadece bununla sınırlı değildi Sayın Altan’ın yazdığı yazı. Hayatı ıskalayanlara bir ders niteliğindeydi. Beraber inceleyelim istiyorum.

"Yaşamında hiç limonata içmemiş biri, limonatayı çok pahalı bir serinletici sanabilir. Oysa çok ucuz bir serinleticidir. Bir bardak suya bir çorba kaşığı toz şekeri döküp, iyice karıştırdıktan sonra, üstüne doğru dürüst sıkılıp çay süzgecinden geçirilmiş, yarım limon suyu eklersin... Ve hepsini karıştırırsın.
Böyle bir limonata ultra süper bir zenginlik sorunu mudur?
Hayır, sadece bir yaşam sevgisiyle, bir yaşam zevki sorunudur.
Bu, çok önemli midir?
Bir kez gelinip, bir kez geçilen dünyayı, en sade koşullar içinde dahi, ıskalamamanın göstergesi olduğu için, çok önemlidir.
Sabahları bir saat yürüdükten sonra, duş almak da öyledir."

En son ne zaman limonata içtiniz? Ya da boş verin limonatayı, en son ne zaman bir şeyi gerçekten canınız çok çektiği için yediniz? En son ne zaman bu akşam karnım doysun mentalitesinde değil de canım bu yemeği istiyor diyip o yemeği uzun emekleriniz sonucu yediniz? Hayır, bunu yapmak bir zenginlik meselesi değildir. İstediğin yemek için yarım saat daha uğraşıp tadına vara vara yiyebilmek bir yaşam sevgisi meselesidir.

"Bir yumurtayı azıcık tuz, biber ve nohut büyüklüğünde tereyağı ile bir fincanda çırptıktan sonra, yumurta biçiminde ve yumurta büyüklüğünde, kapağı vidalı çelik bir kaba döküp, suda iki dakika kaynatmak da önemlidir.
Yiyebileceğiniz en enfes rafadan yumurta, ancak böyle pişirilebilir.
Yumurta biçiminde ve yumurta büyüklüğünde, kapağı vidalı çelik bir kabı nerede bulacağız?
Hiçbir yerde bulamazsınız. Neden? Çünkü o kabın üretilmesi, genel istem mekanizmasıyla ilgilidir. Kimse yaşam zevkini, enfes bir rafadan yumurtaya kadar bile inceltmemişse, öyle bir kap bulunmaz. Bu da ultra süper bir zenginlik sorunu değil, bir yaşam sevgisi sorunudur.
* * *
Doğru dürüst bir limonata ve tadı unutulmayacak bir rafadan yumurta... Bir de sabahları bir saat yürüyüşle, bir duş...
Bunları sen yapabiliyor musun?
Hayır.
Neden?
Çünkü bunları bir tek kişi yapamaz. Özenler ve incelikler, ortak bir yaşam kültüründen, kişilerin yaşamına kadar uzanmıyorsa; limonata yapmaya kalktığın zaman, önce evde limon bulamazsın. Limonu almak için dışarı çıktığın zaman da, zaten limonata içme isteğin küllenmiş olur. Dişini sıktın, limonu alıp geldin. Kör bıçak, limonu doğru dürüst kesmez. Buzdolabına su konulması unutulmuştur. Yahut dolap tam o sırada söndürülmüştür. Yahut limon sıkacağını komşu almıştır. Zaten nane de yoktur. Çay süzgeci yıkanmamıştır. Görkemli uzun bardak bir gün önce kırılmıştı. Ama limonata yerine, soğuk maden suyu vardır... Ve yeni icatlar çıkarmak da, insanı üzmekten başka hiçbir işe yaramaz...
Bardağı hafif buğulu, kıyısına yarım limon dilimi takılmış, içinde bir tatlı kaşığı çıngıltılı buz kırığı, azıcık limon kabuğuyla, taze nane kokan limonatayı içemezsin. Yerine maden suyu içersin."


“Yeni icatlar çıkarmak da, insanı üzmekten başka hiçbir işe yaramaz.” Sürekli yediğin balık restoranının yanındaki Japon Restoranı’na gidip sushi denemeyi öneren arkadaşına da tam olarak bu cümleyi kurdun aslında, yalnızca sen farkında değildin. Hiç denemediğin sushi için “sevmem ben çiğ balık!” dedin. Zevk aldıysan gittiğni restorandan ne ala! Zevk almadıysan bir düşün ne yaptığını. Oku, gez, dene, keşfet. Belki de kırk yıllık yaşamında fark edemediğin bir tutkunu açığa çıkaracaksın. Eğer yeni bir kitap yerine daha önce okuduğun favori kitabına döner ve onu sekizinciye okur, daha önce hiç gitmediğin bir tatil koyu yerine her yıl gittiğin Antalya’daki otele gider hele bir de o otelde pineklersen, sushi denemek yerine her zaman yediğin levrekten bir porsiyon daha yedin. Afiyet olsun, üzerine maden suyu da iç.

2 yorum:

  1. Klavyene sağlık güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  2. Hayattan zevk almanın yollarını hatırlatan, bakış açısı katan bir yazı olmuş. Tebrikler :)

    YanıtlaSil

Modern İnsanın Yaşam Sevgisi

Modern insanın en büyük uğraşıdır hayatı sevmek, sevmek için nedenler bulmaya çalışmak. Hayatı sevmek için yıllarca okula gider, iş edinir, ...